Logo
TR
Loading...

Bölüm 3

Uzaklardan gelen yaylıların uğultusu, Arkyn’in buyruğunun sessizliğinde titreşiyordu. Sylith Ardenai, kusursuz ütülü koyu renk takım elbisesiyle, simsiyah saçına kıvrılmış kulaklığıyla, payetli bedenlerin arasından bir kedi gibi süzülüyordu. Yüzü—keskin hatlı, okunmaz—hiçbir şey belli etmiyordu; mum ışığında zayıf bir an ararken. Ama Maelis’in vahşi, darmadağın çiçeklerinin yanından geçerken, bakışı kendi parmak eklemlerine bulaşmış polen lekesine takıldı. Kulaklık kablosunu bir hamlede kopardı, çenesi kasıldı, ekibine bir tur daha tarama işareti verdi. Dışarıdan ne kadar soğukkanlı görünse de, içinde bir kaos kıpırdanıyordu—adını koymaya cesaret edemediği bir anı.

Maelis, terin pamuklu yakasını ıslattığı bir anda, bir servis kapısından fırladı; bir çocuğun kazağını çantasına sıkıca bastırmıştı. Gözleri, yorgunluktan hafifçe morarmış, her gölgeyi yutuyordu—dudakları ısırıkla titreme arasında sıkışmıştı. Servis koridorunda Renn’le göğüs göğüse çarpıştı. Renn’in sağlıkçı üniforması çoktan buruşmuştu; her zaman biraz fazla uzun olan saçları gözlerine dökülüyordu. Dudaklarının çizgisi endişeliydi, bakışının ardında ise yumuşak bir şefkat vardı.

“Burada olmaman gerek,” diye fısıldadı Renn, arkasındaki gizli merdivene göz atarak.

Maelis, çenesini dik tutup hafif bir öfkeyle karşılık verdi, ama elleri yanındaki kumaşı sımsıkı kavramıştı. “Bu bir emir mi?” Sözlerinin ardında, asla dile getirmeyeceği bir korunma isteği, acıyan bir parıltı vardı.

Renn yumuşadı, sanki boynundaki bir çiçek yaprağını alacakmış gibi elini uzattı, sonra vazgeçip indirdi. “Sadece güvende olmanı istiyorum, Maelis. Onun da.” Sesi o kadar hafifti ki, Maelis neredeyse duyamayacaktı; bir an için aralarındaki duvarlar kâğıt kadar inceleşti. Ama yaklaşan ayak sesleri onları ayırdı.

Leor, papyonu yana kaymış, elinde boş bardaklarla aralarına kaydı; bakışları Maelis’in kenetlenmiş çenesinden Renn’in gergin duruşuna kaydı. “Dizi provası mı yapıyorsunuz, yoksa aranızdaki elektrik için bir paspas mı getireyim?” dedi, yamuk bir sırıtışla; sesindeki gerginliği saklamaya çalışıyordu. Zoraki kahkahası titredi, içinde hem özlem hem korku gizliydi.

Sylith’in kulaklığından bir ses cızırdadı. “Servis koridorunda şüpheli hareket.” Sylith döndü, gözleri kısıldı, Maelis’in mutfağın buharında kayboluşunu yakaladı. Sylith’in yavaş takibi bir avcının süzülüşüydü—ölçülü, kontrollü, duygularını iliğinden söküp atmış bir kadının her hareketi. Ama içinde, arzu görevle savaşıyor, eski yaralar kaburgalarının ardında yeniden açılıyordu. Maelis’i kiler yakınında kolundan yakaladı; tutuşu sıkı ama zalim değildi.

“İşimi zorlaştırıyorsun,” diye fısıldadı Sylith, nefesi Maelis’in teninde gezindi. Yüzleri neredeyse birbirine değiyordu; Sylith’in genelde buz gibi olan gözleri bu gece yanıyordu—tehlikeli bir şey, zar zor dizginlenmiş.

Maelis yutkundu, bakışları Sylith’in dudaklarına kaydı. “Belki de zoru seviyorsundur,” dedi, korku ve adrenalinle pervasızca. Sylith’in gülümsemesi bir anlık parıltıydı—geldiği gibi kayboldu—ama eli Maelis’in kolunu bırakmadı. Aksine, başparmağı nabzını yoklarken, sesi tehditkar bir okşayışa dönüştü. “Tatlım, nelerden hoşlandığım hakkında hiçbir fikrin yok.”

Maelis’in soluğu kesildi; titriyordu, hem çaresiz hem meydan okuyan, Sylith’in bakışının örümcek ağına yakalanmıştı. Tüm bunların altında, görülme arzusu zonkluyordu—onu mahvedebilecek biri tarafından bile olsa.

Birden Arkyn ortaya çıktı; zenginlik ve gücün silueti. “Bir sorun mu var?” Sesi tehditkar bir tınıyla, gözleri hesapçı bir parıltıyla doluydu. Sylith Maelis’i bıraktı, aralarına girdi, yüzü yeniden bir maskeye büründü.

“Hayır, sorun yok. Sadece misafirlerimizin güvenliğinden emin oluyordum,” dedi, sesi buz gibi pürüzsüzdü. Ama kalbi kaburgalarına çarpıyordu; bu yalanın bedeli, boğazındaki nabızda görünüyordu.

Arkyn’in bakışı uzun uzun üzerinde gezindi, sanki sırları tartıyordu; dudaklarında ince bir gülümseme belirdi. “Güzel. Çünkü benim evimde sırlar asla gizli kalmaz.” Sözleri havada asılı kaldı, tehdit kadar ağır.

Renn, gölgeli bir köşeden Maelis’e baktı—ellerinde titreyen bir koruma vaadi. Leor, şimdi sessiz, boş tepsiyi göğsüne bastırmış, bakışında suçluluk yanıyordu. Bir anlığına, hepsinin arzuları ve korkuları, bu boğucu, kırılgan karanlıkta birbirine dolandı.

Sonra Sylith’in telsizi, daha önce hiç duymadığı bir kodla cızırdadı—kendi adı, telaşlı bir fısıltıyla yankılandı; tam o anda mutfak kapıları hızla açıldı ve bir güvenlik görevlisi, küçük, korkmuş bir kızı ışığa sürükledi.

Seria.

Devam edecek...

Kadife Fay Hatları

38%
Kadife Fay Hatları: Duygusal Aşk Romanı Online Oku