Bölüm 6
Orien’in yanakları yorgunluktan gölgelenmiş, sakalı monitörün sert mavi ışığında parlıyor. Gömleği—bir zamanlar ütülü ve düzgün—şimdi göğsüne yapışmış, kolları dirseğe kadar sıvanmış; solgun yara izleri ve damarları açıkta. Yorgun gözlerini ovuşturuyor, elleri titriyor; ekranda satır satır kod akıyor. Cam masanın karşısında Selene, dağılmış siyah saçlarının arasından yukarı bakıyor; göz kalemi terden dağılmış, dudakları keskin laf atışlarının altında ısırılmış ve kanamış. Üzerinde eski bir kapüşonlu var, bilekleri yıpranmış manşetlerden dışarı çıkıyor; sessizlik keskinleşince ayağı masanın altında huzursuzca seğiriyor.
“Bir parantezi atladın,” diyor, sesi alçak ama her zamanki sivriliğinden daha yumuşak. Orien’in başı birden kalkıyor, köşelerinde acı bir gülümseme titriyor. Göz göze geliyorlar; bir anlığına, dar sunucu odasındaki gerilim mahrem bir havaya bürünüyor. Selene gözlerini kırpıştırıp hızla dizüstüne eğiliyor, boynunda yükselen sıcaklığı görmezden geliyormuş gibi yapıyor.
Dışarıda fırtına camı dövüyor. Orien biraz daha yaklaşıyor, parfümünün kokusu gece yarısı paniğiyle karışıyor. “Bu imkânsız,” diye mırıldanıyor, öfke kontrolünü zorlayan maskesini delip geçiyor. Selene tereddüt ediyor, parmakları tuşların üzerinde havada asılı kalıyor, sonra savunmasızlığı dökülüyor dudaklarından: “Hiç—” Sesi titriyor. “—hiç düşündün mü, tek bir hatayla her şeyi kaybedebilirsin diye?”
Orien ona bakıyor—gerçekten bakıyor, bu gece ilk kez. Yağmur daha sert vuruyor cama. Onun çenesinin kasıldığını, omuzlarının içine kapanıp kendini koruduğunu görüyor. Elini uzatıyor, dokunmuyor ama neredeyse değecek kadar yakın; o hareketin arkasındaki elektriği hissedebiliyor. “Her gün,” diyor. “Hele de kimsenin seni gerçekten görmediğini hissettiğinde.”
Bir anlığına, aralarındaki duvarlar yıkılıyor. Selene’nin soluğu titreyerek çıkıyor. Kırık, yumuşak bir kahkaha atıyor. “Sen sandığım gibi biri değilsin.” Orien’in kalbi hızla atıyor, sonunda elini onun elinin üstüne koyuyor—sıcak, güvenli. Selene sıkıca tutuyor, çaresizce.
Kodları sonunda derleniyor. Sunucu tekrar canlanırken, ikisinin de vücudu gevşeyip birbirine yaslanıyor. Orien, Selene’ye bakıyor; gözleri adrenalinle ve daha derin bir şeyle—açlık, umut, belki ikisi birden—parlıyor. Selene yarı karanlıkta ona bakıyor, dudakları titriyor. “Beni pişman etme,” diye fısıldıyor; ama Orien onu kendine çekince, Selene açılıyor—aç, minnettar, bırakıyor kendini.
Orien onun yüzünü avuçluyor, başparmağı nazikçe saçlarının arasından kayıyor. Dudakları birbirine çarpıyor, aceleci, ihtiraslı. Selene gömleğini kavrayıp onu kendine çekiyor, aralarındaki tüm engelleri floresan uğultusu ve uyarı ışıklarının kızıl parıltısı siliyor. Kapüşonlusu omuzlarından kayıyor. Orien boğazına öpücükler konduruyor, elleri hem açgözlü hem saygılı. “Artık güvendesin,” diye fısıldıyor.
Selene yarı kahkaha, yarı hıçkırık bir ses çıkarıyor; yere, kabloların ve birbirlerinin arasına karışarak iniyorlar. Selene ilk kez güveniyor; Orien ilk kez gerçekten görülüyor. Vücutları telaşlı, minnet dolu bir ritimde hareket ediyor—sert nefesler, fısıldanan isimler, her yara ter ve tenin altında eriyor. Orien’in elleri her yerde—onun izlerini keşfediyor, titremelerini yatıştırıyor. Selene’nin parmakları Orien’in saçlarına dolanıyor, onu daha da yakına çekiyor, şefkate inanmak istercesine.
Her şey bittiğinde, birbirine dolanmış halde yatıyorlar, kalp atışları aynı ritme giriyor. Selene parmaklarıyla Orien’in göğsünde şekiller çiziyor, gözleri yaşlı ama yumuşak, gülümsüyor. “Demek böyle bir şeymiş,” diye mırıldanıyor, sesi çatallı. Orien alnına bir öpücük konduruyor ve o an, her şey—kırık dökük ne varsa—bir anlığına tamamlanıyor.
Bir ping sesi huzuru parçalıyor. Orien birden doğruluyor, kalbi küt küt. Selene hızla oturuyor, kapüşonlusunu çıplak tenine sarıyor. Monitörde bir e-posta bildirimi yanıp sönüyor, konu satırı çığlık atıyor: Muhbir Bildirimi—ACİL: CEO USULSÜZLÜK KANITI EKTE.
Selene’nin yüzü dehşetle boşalıyor, Orien’in çenesi kasılıyor; gözlerindeki tüm umut bir anda yerini inanca sığmayan bir şaşkınlığa bırakıyor.
Dışarıda, fırtına nihayet diniyor.
Devam edecek...