Logo
TR
Loading...

Bölüm 7

Tribune haber merkezi tam anlamıyla bir basınç tenceresiydi—telefonlar çalıyor, yazıcılar çığlık atıyor, herkes bir sonraki patlamaya karşı tetikteydi. Öğlene doğru, Rivan’ın örtbas ettiği skandalın ortaya çıkışı bomba gibi patladı. Onun adı her yerdeydi: acımasız personel grubunda, yanından geçerken çöken gergin sessizlikte, yönetimin ofisinde alev alev yanan tartışmalarda. Rivan, genelde her şakanın merkezinde, etrafına enerji saçan adam, şimdi bambaşka görünüyordu—o kendine güvenen tavrı, keskin bir kırılganlıkla bölünmüş, bakışları bomboş, sanki her göz göze geliş bir darbe gibi.

Elladyn masasında oturmuş, onu izliyordu; göğsündeki sızıyla, içini burkan o soğuk, mideye oturan ihanet arasında sıkışıp kalmıştı. Ona dokunmak, tokat atmak, kaçmak istiyordu. Hâlâ rüyalarında onun dudaklarının tadı vardı, hâlâ birkaç gün önce, cesaretinin altındaki o çıplak çaresizlikle kekelerken ettiği yarım yamalak özrü kulaklarında çınlıyordu. Ona nefret duymak istiyordu, ama başaramıyordu. Arkasından biri fısıldadı: “Bitti onun için,” ve Elladyn irkildi; öfke, yasın arzuya yapışıp kalmasına, bir türlü bırakmamasına karşı büyüyordu içinde.

Koridorun ilerisinde, Onai topuklu ayakkabılarıyla bir panter gibi süzülüyordu; kendi karanlık sırrını ceketinin cebinde sıkı sıkı saklamaya çalışıyordu. Hikaye uğruna her şeyi riske atmıştı—sızdırılan ipuçları, çalınan notlar, iki tarafa da oynanan oyunlar—şimdi hepsi çözülmek üzereydi. Hadris, camın yansımasında onu izliyordu; kaşlarının arasındaki çizgi derinleşmişti. Hadris: araştırmacı editör, soğuk, zeki, ulaşılmaz—dünya ayaklarının altından kaymadıkça ve Onai’yi öyle bir öpmedikçe, sanki onu hayata bağlayan tek şey oymuş gibi.

Günün ilerleyen saatlerinde, Hadris Onai’yi ofisinde beklerken buldu; Onai’nin gözleri fırtına gibi karanlıktı. “Her şeyi biliyorlar. Borçlarımı. Bizi.” Hadris’in vücudu gergin çizgilerden ibaretti, kelimeleri kısa ve kesikti, sesi duygudan arınmıştı ama Onai, altındaki titremeyi görebiliyordu. Onai yaklaştı, eli hafifçe onun koluna dokundu. “Yardım etmeme izin ver,” diye fısıldadı. Hadris kendini geri çekti, çenesi kilitliydi ama Onai yavaşça, inatla yaklaştı—ta ki Hadris’in dudakları onun dudaklarına değene kadar, yavaş ve arayarak.

Hadris’in tadı kahve ve yenilgi gibiydi, uzun süre bastırılmış bir acı. Öpüşmeleri giderek daha acil, elleri telaşlı, nefesleri düzensizleşti. Hadris geri çekildi, alnı Onai’nin alnına dayalı. “Kendini mahvedeceksin,” dedi. Onai’nin dudakları nadir görülen, buruk bir gülümsemeyle kıvrıldı. “Belki de çoktan mahvoldum.” Yavaşça, neredeyse taparcasına soyundular—her düğme, her fermuar bir teslimiyet. Sonunda birbirlerine dokunduklarında, eskisi gibi değildi: ne zırh vardı, ne mesafe, sadece ten ve hakikat; bedenleri şehir alacakaranlığının ince sessizliğinde yumuşak ve savunmasızca hareket etti. Hadris, Onai’ye içini tamamen açtı—ilk kez, hiçbir şey saklamıyordu.

Bir süre sonra, oda sessizliğe gömülmüşken, Onai’nin telefonu titredi. Mesajı okudu, yüzündeki renk çekildi. “Şantajcı. Haberi istiyorlar. Göndermezsem—” Sesi çatladı. Hadris ona uzandı, parmakları birbirine kenetlendi. “Beni gerçeğin önüne koyma,” dedi, ama Onai başını salladı, gözyaşları parlıyordu. “Zaten koydum.”

Boş haber merkezine döndüğümüzde, Rivan sandalyesine yığılmıştı, kalbi Elladyn yaklaşırken göğsünde çarpıyordu. Elladyn’in gözleri, kırmızıya çalan kenarlarıyla, yüksek sesle soramadığı o soruyu taşıyordu. “Sana zarar vermek istememiştim,” diyebildi Rivan, sesi titrek. Elladyn yutkundu, elleri yumruk oldu. “Bu yetmez, Rivan. Sana inanmak istiyorum.” Rivan duraksadı, kelimeler boğazında düğümlendi. “Her şeyi yaparım. Onlara, sana—her şeyi anlatırım. Yeter ki—benden vazgeçme.” Elladyn’in yüzü titredi, acı içinde, savunmasız.

Sokaktan bir çığlık yükseldi—protesto, polis sirenleri, kaos büyüyordu. Bir stajyer içeri daldı, elinde telefon sallayarak. “Haberi yayınladılar. Her şeyi. Tribune alev aldı.” Rivan ve Elladyn donakaldı, gelecek ayaklarının altından kaydı. Dışarıda şehir ışıl ışıl yanıyordu—ekranlar parlıyor, manşetler bağırıyordu—içeride ise her sır, ışığın altında çiğ ve kanayan haldeydi. Güven, paramparça. Kalpler, çıplak.

Devam edecek...

Manşetteki Gölgeler

88%