Bölüm 7
Ellory asansörde duruyor, dudakları beyazlamış, parmakları zümrüt yeşili bluzunun ucunu kıvırıyor. Yansımasına bakıyor—yaka kısmından görünen çıplak ten, ince, solgun çizgiler; eski yaralarla yeni cesaretin buluştuğu yer. SkyEdge’in cam duvarlı lobisinin kapıları açıldığında, hava keskin kokuyor: espresso ve ozon, hırs sinirlerin arasından bıçak gibi geçiyor. Silar, resepsiyonun yanında bekliyor, ceketini omzuna atmış, koyu saçları mükemmel dağınık. Gözlerinin ardında bir sızı var—neredeyse umutsuzluk—ama onu görünce o tembel gülümseme hemen yerini alıyor.
Ellory durmadan yanından geçiyor, omuzları dik, ağzı hafifçe titreyen bir meydan okumayla sıkı sıkıya kapalı. “Sahip olmadığın biri değilim,” diyor, neredeyse fısıltıyla. Silar irkiliyor—kısa, gerçek bir acı—sonra bileğini yakalıyor, başparmağı nabzının hemen üstündeki teni hafifçe okşuyor. “Emin misin?” Sesi her zamankinden alçak, yorgunluk ve ham bir şeyle pürüzlenmiş. Ellory’nin yanakları kızarıyor, utanmaktan değil, nihayet—onu titretmeyi bildiğini anlamaktan.
Joren satış katının karşısından izliyor onları, kolları dirseklerine kadar sıvanmış, kravatı yamuk. Omurgasında bir gerginlik düğümlenmiş; telefonu sıkıca tutan parmakları beyazlamış, göndermediği bir mesajı defalarca okuyor. Ellory başını kaldırdığında, ona küçük, umut dolu bir gülümseme gönderiyor—sessiz ama kararlı. Bir an için ona koşmak, her zaman sunduğu o nazik güvenliğe sığınmak istiyor.
Ama Mirelle, kırmızı topuklularıyla fırtına gibi geçiyor yanlarından, Silar’a tıslıyor. “Tael bu anlaşmayı batıracak, eğer işleri yoluna koymazsan. Oyuncaklarını dizginle.” Gözleri Ellory’ye keskin, soğuk ve ölçülü bakıyor. Silar karşılık vermek istiyor, çenesini sıkıyor ama Ellory araya giriyor, aralarına girerek. “Ben kimsenin oyuncağı değilim. Ve artık sır değilim.” Sesi titriyor ama çenesi kalkıyor. Silar’ın maskesi, sadece bir an için, çatlıyor.
Sonra, mesai bitiminde, Ellory Joren’i sakin bir balkonda buluyor, şehir ışıkları aşağıda parıldıyor. O, korkuyla dağılmış saçları ve kravatsız, korkmuş haliyle korkuluklara yaslanmış. Yanına oturuyor, dizleri neredeyse dokunuyor, aralarındaki hava aniden elektrikleniyor. “Herkesi kurtarmaya devam etmek zorunda değilsin,” diye fısıldıyor. Gözleri parlıyor, savunmasız. “Keşke seni kurtarmama izin verseydin. Ya da belki sadece—seni sevmeme.” İtirafı hem bir vaat hem tehdit gibi düşüyor.
Ellory elini uzatıyor, parmaklarını onunkiyle örüyor. O, onu inceliyor, sesi çatlıyor. “Emin misin?” Bir duraklama—onun korkusu, onun umudu—uzayıp gidiyor, neredeyse dayanılmaz. Sonra eğiliyor, nefesi yanağına sıcak, dudakları titreyerek onun dudaklarını buluyor. Öpücük nazik, neredeyse saygılı başlıyor ama onun onu kucaklamasıyla acil bir hal alıyor, elleri belinde titriyor, yaraları tenine bastırılmış ve kabul edilmiş. Ellory dokunuşunu yönlendiriyor, her şeyi açığa çıkarıyor, görmesine izin veriyor, hissetmesine izin veriyor. Vücutları yavaş ve arayış içinde hareket ediyor, her iç çekiş dürüstlükle örülmüş. Boğazına karşı nefes nefese kaldığında, utanmadan değil, rahatlamış—o, onun her kırık, güzel parçasını seviyor.
Sonra, birbirlerine dolanmış halde yatıyorlar. Joren yüzünden bir tutam saçı uzaklaştırıyor, gözleri umut ve korkuyla dolu. “Hâlâ fikrini değiştirebilirsin,” diye fısıldıyor. Ellory onu tekrar öpüyor, tutkulu. “Bu sefer değil.” İlk defa kendine inanıyor.
Ama Ellory giyinirken, kalbi hâlâ çarpıyor, ceketinin cebinde parlak bir metal anahtar buluyor—Silar’ın, oraya bırakılmış, geride bırakmaya çalıştığı her şeyi hatırlatmak için. Ona bakıyor, kalbi hızla çarpıyor, suçluluk ve özlem arasında parçalanmış.
Ofise geri dönüyor, her adımında gerilim kıvılcımlar saçıyor ve Silar’ı aynalı duvarın yanında beklerken buluyor. Gözleri onunkileri arıyor—yaralı, yalvaran. Tek kelime etmeden, anahtarı avucuna bırakıyor. “Bitti,” diyor, sesi titrek. “Sana ait değilim.” Bu sözler içinde bir şeyi kırıyor; yumruğunu aynaya vuruyor, cam parçalanıyor, yansıması paramparça oluyor. Yumruklarından kan damlıyor ama gözleri asla ondan ayrılmıyor.
Koridorun sonunda, Joren bekliyor, kararsız ve umutlu. Ellory aralarında duruyor, gözyaşları ışığı yakalıyor, gelecek geniş ve tehlikeli. Kırılan camın sesi yankılanıyor.
Devam edecek...