Bölüm 4
Lexie’nin nabzı boğazında çılgınca atarken, çelik kapı arkasında tık diye kapandı. Depo odası, sıcaktan ve beklentiden boğucu bir hal almıştı. Sevgilisi—güneşte yanmış boynu, nasırlı elleri—orada bekliyordu; bakışları aç, dudakları Lexie’ninkini konuşmasına fırsat vermeden ezdi. Sessiz, telaşlı bir uyumla birbirlerine sarıldılar; onun parmakları Lexie’nin saçına dolandı, Lexie’nin kalçaları kablolarla dolu kasaların üstünde kıvrıldı. Her şey aceleye gelmişti; tenleri soğuk metale sürtünüyor, ihtiyaç suçluluğu gölgede bırakıyordu—ta ki bir ses duyulana kadar. Bir kadın sesi, beton koridorda yankılandı.
Panik, zevkini paramparça etti. “Siktir,” diye fısıldadı Lexie, kotunu kavrayıp doğrulurken. Sevgilisinin alyansı parladı. Ayak sesleri çok yakından geçti. Kapı kolu oynadı, ama kadın devam etti. “Buraya asla gelmez demiştin,” diye tısladı Lexie, onu iterek. Adamın cevabı boş, ezberlenmiş bir özürdü. Lexie utançla büzüldü, sırtını çeliğe yaslayıp kalbinin yavaşlamasını bekledi.
Dışarıda, Em bitmemiş üçüncü katın sahanlığında duruyordu; iskelelerin arasından güneş ışığı sol kollarına desenler çiziyordu. Nişanlısı—takım elbiseli, kendinden emin—işçilerin görebileceği şekilde Em’in dirseğini kavradı. “Neden aramalarıma dönmedin?” dedi, sesi dikkatli ama aşağıdan izleyen Theo’nun duyacağı kadar yüksek. Em’in kahkahası kırılgandı. “Çalışıyorum,” dedi, kolunu çekip kurtararak.
Theo’nun bakışları yakıcıydı—kıskanç, korumacı, çaresiz. Müdahale etmek, Em’in elini tutup onu bilinmeyen, gizli bir yere çekmek istiyordu. Ama Em’in nişanlısı, Theo’yu yok sayıp Em’in kolunu sahiplenircesine sıktı. O an, Theo’nun içinde dile dökemediği bir özlem yankılandı.
Açık güvertede, Dean vinç kumandasında kendini toparladı, çenesi kilitli. Ustabaşı bağırdı—“Hadi Torres, hareket et yoksa işin biter!”—ama Dean tereddüt etti, onlardan istenen riskli manevrayı yeniden hesapladı. Herkes izliyordu; ya başaracak ya da çökecekti. Sonra Lexie yanına geldi, sesi hafif ama bakışları kararlı. “Sakın kendini ezdirtme, Dean,” dedi, gülümsemesinin altında bir titreme gizliydi. Dean ellerini cebine sakladı; ona güvenmek, onun dengesine tutunmak istiyordu.
Em huzursuzca volta attı, Theo’yu aradı. Rüzgar, bulduğunda sözlerini parçalara savurdu—“Beni sahiplenemez, biliyorsun.” Theo yaklaştı, sesi boğuk ve yumuşak. “Seni gerçekten gören birini hak ediyorsun.” O itirafın yakınlığı Em’i savunmasız bıraktı. Avucunu Theo’nun göğsüne bastırdı, kalbinin hızını hissetti—neredeyse öpüşeceklerdi, Lexie nefes nefese, sarsılmış halde içeri dalmasaydı.
“Sana ihtiyacım var,” dedi Lexie, sesi çatallıydı Em’e, ama gözleri Theo’ya kaçıp ondan alan istiyordu. Em arkasını döndü, özlemini yutarken, Lexie gerçeği fısıltılarla, parça parça döktü ortaya—bir eş, bir risk, harcanabilir olmanın acı tadı. Em onu sımsıkı sardı, öfkesini Lexie’yi bu kadar küçük hissettiren adama yöneltti.
Dinlenme odasında, ekibin kahkahası bir anda kesildi; biri Lexie’nin dolabında bırakılmış bir mesajı yüksek sesle okudu. Kadın el yazısı, öfkeli ve kıvrımlı: Ne yaptığını biliyorum. Lexie dondu, dünya başına yıkıldı, utanç tenini yaktı. Dean karşıdan göz göze geldi; tereddütlü, nazik, sessizce bir can simidi uzatıyordu.
Em’in nişanlısı, Theo’yu çelik kirişlerin yanında kıstırdı. “Ondan uzak dur,” dedi, her kelimesi örtülü bir tehdit. Theo geri adım atmadı, ama Em gözleri kıpkırmızı gelince sendeledi, yüzüne suçluluk damgası vuruldu. Em, Theo’yu kenara çekti, dokunuşu titriyordu. “Beni seçmek zorunda bırakma,” diye fısıldadı, özlemi korkusuna takıldı.
Yukarıda, kararan güvertede Lexie’nin telefonu titredi—sevgilisinin karısı, vazgeçmeyen. Lexie mesajı okudu, midesi bulandı: Bu gece buluş. Gelmezsen herkese anlatırım.
Her yanlarında, sırlar beton gibi üzerlerine çökmüş, nefes almayı imkansız kılmıştı. Em ve Theo koridorda ayrıldılar, arkalarına bakmaya cesaret edemediler, ama aralarındaki mesafeyi kapatmak için yanıp tutuşuyorlardı.
Dışarıda, alacakaranlık Fulton’un bitmemiş iskeletine mor bir gölge gibi yayıldı. Lexie gölgelerde oyalanıyordu, kaçmakla kalmak arasında sıkışmış, farlar otoparkı tararken. Dean yanında belirdi, davetsiz ama hoş karşılanmış; Lexie ilk kez onun elini tuttu, sımsıkı. Titriyordu.
Aşağıda bir araba kapısı çarptı, Lexie irkildi. Kadın gelmişti.
Devam edecek...