Logo
TR
Loading...

Bölüm 6

Alacakaranlık, gökyüzünü lavanta ve altın tonlarına boyarken, yaklaşan fırtınanın eşiğindeki dünyanın huzursuz güzelliğiyle Wild Bloom Inn’i aydınlatıyordu. Dax, harap bahçe duvarının yanında durmuştu; elleri terden ıslak, tırnaklarının altında toprak. Nefes almaya bile cesaret edemiyordu, Kintar’ın sözleri kulaklarında çınlıyordu: “Ne yaptığını biliyorum.” Hava, hanımeli ve korku kokusuyla ağırlaşmıştı. Her şey bitmişti. Bitmek zorundaydı.

İçeride, Ellira avucunu soğuk banyo aynasına bastırdı, nefesi camı buğulandırdı. Dax’ın dokunuşunun anısı hâlâ teninde, hem teselli hem de zehir gibi. Kalbinin deli gibi attığını hissediyor, yansımadaki tereddüdü görebiliyordu—sevginin onu mahvedeceğinden, tek bir sırrın her şeyi altüst edebileceğinden korkuyordu. Yine de ona koşmak istemesinden kendinden nefret ediyordu.

Boş koridorda yumuşak ve hızlı adımlar yankılandı. Neryth’in o kendine has özgüveni, ateşli gözlerinin ardında sarsılmıştı; dudakları ısırmaktan yara olmuştu. Kapı eşiğinde durdu, Ellira için bir kupa çay tutuyordu—hiçbir şey söylemedi, sadece oradaydı, çıplak bir endişeyle. Ellira kollarına yığıldı. Sarılışları narin, kırılgandı. Bir anlığına, gömülü bir özlem aralarına sızdı; Neryth’in eli Ellira’nın beline kaydı, gözlerinde sorulmamış bir soru. Sessizlik yoğunlaştı—sonra bir öpücük, yavaş ve arayış dolu, tuzun, korkunun ve istememeleri gereken her şeyin tadında.

Aşağıda, Vionwyn bir fırtına gibi, bedene hapsolmuş öfkeyle mutfak bıçaklarını ve cesaretini topluyordu. Saatler önce, tacizcisinin numarası telefonunda yanıp sönmüştü; tehdit, derisinin altına sızmıştı. Şimdi, adam antredeydi, varlığı iğrenç—hiçbir zaman tam anlamıyla kaçamadığı bir gölge. Dax, gerilime çekilmiş gibi, yanında belirdi. Bıçağı nazikçe elinden aldı. “Yalnız değilsin,” diye fısıldadı, sesi çakıl taşı gibi pürüzlü.

Karşılaşma kuru bir dal gibi çatladı. Adam atıldı, gözleri delirmişti. Vionwyn yine de öne çıktı, sesi titrek ama dimdik: “Artık senden korkmuyorum.” Dax arkasında bir kalkan gibi dururken, sözleri tokat gibi indi. Adam çöktü—öfke ve yenilgiyle orada bırakıldı, Vionwyn ise duvara yaslanıp titredi, zaferin ve tükenmişliğin içinde. Bir an, Dax onu tuttu; ikisi de hayaletler gibi, şiddet ve gerçeğin özgürlüğünde bir arada.

Gece, hanı huzursuz bir sessizliğe sardı. Ellira kendini koridorlarda dolaşırken buldu; huzursuz, çıplak. Neryth’le öpüşmesi aklında dönüp duruyordu—Dax’ı istiyordu, cevaplara ihtiyacı vardı, ama bir yanı da kendi kararlarının enkazından kaçmak istiyordu. Dışarı süzüldü, eski bir meşenin altında Dax’ı buldu; dizleri ıslak çimde, başı ellerinin arasında. Omuzları sessiz, sarsıcı hıçkırıklarla titriyordu.

Yanına diz çöktü, gördüğü manzara karşısında kalbi paramparça oldu. “Bana yalan söyledin,” diye fısıldadı. “Bana inanmamı sağladın—” Sesi çatladı. Dax başını kaldırdı, gözleri şiş, dudakları yalvarır halde. “Sana zarar vermek istemedim. Ben—Tanrım, Ellira, her şeyi mahvettim. Gerçek beni görürsen gideceğinden korktum.” Bu itiraf, aralarındaki hayati bir şeyi kopardı. Ellira, Dax’ın yüzüne dokundu, başparmağı çenesindeki yara izini izledi—affetmek için değil, çaresiz, acı bir tanıma için.

Yukarıdaki bir pencerede ışık titredi—Vionwyn ve Neryth, birbirine sarılmış, açık yaralar açık kalplere yaslanmış. O anda Vionwyn bıraktı kendini, Neryth’in kollarında saklanmadan, görünmeye izin vererek. Aşağıda, çimlerin üstünde, Ellira dudaklarını Dax’ın alnına bastı. Ne bitişti bu, ne de başlangıç; ikisi de bilmiyordu. Bir yerlerde bir kapı çarptı; Kintar’ın gölgesi koridorda süzüldü, kaybedilenden daha fazlasına mal olacak haberlerle.

Gece, titrek ve morarmış, her kırılgan umudu yutmakla tehdit ediyordu. Ellira’nın sesi kısık, kendi şefkatinden korkar gibi: “Beni kırdın. Tamir olabilir miyim, bilmiyorum.” Dax’ın yanıtı, teninde bir fısıltı: “Ben de olamam.”

Devam edecek...

Vahşi Çiçeklerde Küller

75%
Vahşi Çiçeklerde Küller: Ücretsiz Romantik Dram Oku