Bölüm 1
Orien Vell’in ayakkabıları, Verity’nin gölgeli koridorunda her adımda ıslak bir şapırtıyla yankılandı; ritmi bozuk, huzursuz bir tını. Haftalarca uzakta kalmıştı—yarı hastalık izni, yarı hayaletlerden kaçış—şimdi daha zayıftı, kömür rengi boğazlı kazağı omuzlarında gevşek duruyor, saçları biraz uzamış, daha dağınıktı. Tavandaki floresanlar, gözlerinin altındaki mor halkaları ve parmaklarının yavaş, gergin bir şekilde kimlik kartıyla oynamasını acımasızca ortaya çıkarıyordu.
Cam duvarlı toplantı odasında, Lysa Kaelith oturmaktan çok hükmediyordu; kusursuz duruşu, güvercin grisi takım elbisesiyle dimdik, koyu saçları özenle topuz yapılmıştı. Yüzünde hiçbir duygu yoktu, çenesi kilitli, bakışları kod kadar soğuk—ta ki Orien içeri girene kadar. Nefesi neredeyse fark edilmeyecek kadar kısa kesildi, yanağında bir kas seğirdi, gözleri Orien’in ağzından utangaçça defterine sarılan ellerine kaydı.
“Orien,” dedi, sesi düz, ama hecelerin ardında geçmişten bir parıltı saklıydı. Diğerleri—ürün yöneticileri, İK, taze yüzlü bir stajyer—aralarındaki elektriği hissedip bakışlarını kaçırdı, kimse araya girmeye cesaret edemedi. Lysa, teslim tarihleriyle ilgili konuşmaya devam etti, kelimeleri hızlı ve netti, ama masanın altında parmakları bir kalemi neredeyse kıracak kadar sıkı kavramıştı.
Birkaç dakika sonra yeni çalışan içeri alındı: Selene Miras, kömür siyahı kısa saçları keskin çenesini vurguluyor, bol kapüşonlusu profesyonellikten çok meydan okuma taşıyordu. Sandalyeye kaykılarak oturdu, dudaklarında yarım bir sırıtış, gözleri ne Orien’de ne Lysa’da, sadece organizasyon şemasında; ama omuzlarının duruşunda saygı arayışı netti. Orien küçük bir sohbet başlatmaya çalışınca gözlerini devirdi. “Yenilik istiyorsanız, belki de doksan dokuz hatayla ürün göndermeyi bırakmalısınız,” dedi taş gibi bir ifadeyle. İki mühendis kıkırdadı, Orien’in dudaklarının kenarı belli belirsiz kıpırdadı. Yanakları kızardı; hem utançtan, hem de Selene’in bakışındaki, sözlerinin izin verdiğinden daha yumuşak bir ilgi kıvılcımından şaşkınlıkla.
Kahve azalınca Lysa ayağa kalktı. Topukları zeminde yumuşak bir staccato ile yürüdü, Orien yanına, kahve köşesinde durduğunda neredeyse birbirlerine değiyorlardı. Lysa ona döndü, yüzü bir anlığına çözüldü: “Yorgun görünüyorsun,” diye fısıldadı.
Orien’in cevabı, saklı ve çıplak bir şeydi. “Sen de öyle, Lys.” Hiçbiri geri çekilmedi, neredeyse dokunacak kadar yakın, aralarındaki gerilim giderek arttı. Lysa dudaklarını sıktı, sonra kendini toparladı—yeniden CEO, yeniden buz gibi.
Gece çökerken ofis yavaş yavaş boşaldı, bilgisayarların mavi ışığı Orien’in bileklerini boyarken, o soğumuş kupasını elinde tutup sessizce kod yazıyordu. Eli titredi, Lysa’nın bir zamanlar birlikte yazdığı kod satırlarının üzerinde gezinirken, gözlerinin ardında anılar sızladı. Sunucu odasında yalnızken, makine uğultusu onu bir koza gibi sardı. Arzu ve yas birbirine dolandı, gözlerini sımsıkı kapattı; Lysa’nın parmak uçlarını, sesindeki titremeyi, bir zamanlar karanlıkta adını nasıl fısıldadığını hatırladı—sadece onun adını, kimsenin değil.
Kapı sessizce, aniden açıldı. Lysa içeri süzüldü, sunucu ışığında bir siluet. Rimeli hafifçe akmış, gözyaşlarını ele veriyordu ama çenesi dimdik, sarsılmazdı. Orien kablolarla uğraşırken yanına çömeldi, aynı açık panele eğildiklerinde kolları birbirine değdi; her şey fazla yakın, fazla yüklüydü.
Orien’in nefesi kesildi. Lysa’nın eli bir anlığına onun elinin üzerinde durdu—yumuşak, kasıtlı, bir soru ve bir özür gibi. Tenleri buluştu. Orien’in içinden bir sıcaklık geçti, Lysa’nın parmaklarının dokunuşunda neredeyse paramparça oldu.
Lysa’nın dudaklarında söylenmemiş cümleler parlıyordu. “Bazı hayaletler asla gitmez,” diye fısıldadı; sözleri bir meydan okuma, bir itiraf, artık yutamadığı bir sızıydı. Sonra gitmişti, topuk sesleri uzaklaşırken Orien nefessiz, yalnız, dizleri titrek, her siniri canlı kaldı.
Camlı koridordan Selene, mavi ışıklı odada siluetlerinin ayrılışını izledi. Çenesi kasıldı, gözleri fırtınalı—kendi kurallarını yeniden yazmaya başlamıştı bile, saklamayı tercih edeceği yeni bir sırrın şeklini çoktan çiziyordu.
Devam edecek...