Bölüm 2
Riev, kulübenin daracık mutfağında ayakta duruyordu; kolları dirseklerine kadar sıvanmış, kahve lekeli defterine keskin çizgiler karalıyordu. Saçları darmadağın, çenesi sıkılı, omuzlarının duruşu ise sanki biri laf atmaya kalksa anında karşılık verecek gibiydi. Elcor, iri gövdesine sımsıkı çektiği kazağıyla sendeleyerek içeri girdiğinde, o abartılı parlak gülümsemesiyle Riev’e baktı ama Riev başını bile zor kaldırdı.
Elcor’un sesi zorlama bir neşeyle doluydu. “Umarım uyuyabildin. Olmadıysa da, en azından kar güzel.” Eskimiş bir fotoğraf makinesini tezgâha bıraktı, gözleri onay aradı ama Riev’in sıkılmış bakışında bulamadı. Riev omuz silkti, ağzı alaycı bir ifadeyle büküldü. “Soğuk ve beyaz. Nefes kesici(!)”
O anki gerginlik, Talia içeri daldığında biraz olsun kırıldı; yanakları soğuktan kızarmış, dağınık saçları eski bir grup tişörtünün üstüne dökülüyordu. Eldivenlerini yere attı, Elcor’a pervasız, ortak bir sır paylaşır gibi bir gülümseme fırlattı. “Gün doğumu inanılmaz. Hadi, kamerayı da al!” Bakışı bir anlığına Riev’e kaydı, Riev ise gözlerini hemen kaçırdı.
Riev kahvesine gömülüp düşüncelere dalarken, Talia ve Elcor karlı, mavi sabaha süzüldüler; botlarının altında taze kar çıtırdıyordu. Riev, mutfaktan Talia’nın kahkahasının buzlu camlardan yükselişini izledi. Elcor’un geniş eli, fotoğraf için poz verirlerken Talia’nın saçını yüzünden çekti; Talia başını hafifçe yana eğdi, umutlu ve ışıl ışıldı.
Kar taneleri Talia’nın kirpiklerine tutunmuştu. Elcor ona doğru eğildi, aralarındaki hava bir anda elektriklendi ve ardından gelen öpücük aç, sabırsızdı—aylarca birikmiş sessiz özlem, soğuğa karışıp serbest kaldı. Talia’nın elleri Elcor’un montuna kenetlendi, Elcor’un dudakları aceleci, neredeyse minnettardı. İkisi de içeriden, Riev’in onları izlediğini fark etmedi; Riev’in bardağına sarılan eli, göğsünde acı ve yakıcı bir kıskançlıkla kasıldı.
Gün ilerleyip solarken, Elcor fotoğrafları yüklemek için ortadan kayboldu; yalnızca kameranın görebildiği sırlarıyla baş başa. Talia ana odaya geri döndü, ellerini ovuşturuyor, kendi teninde huzursuzca kıvranıyordu. Riev, defterini bir kenara atmış, botlarını uzatmış halde kanepede yayılmış, umursamazmış gibi davranıyordu. Talia tereddütle yanında durdu, sonra oturdu; bacakları neredeyse Riev’inkilere değiyordu. “Şu sözlerde bana yardım eder misin?” Sesi titrek, arayışta, üçü arasında büyüyen uçurumu kapatmaya çalışıyordu.
Riev, alışık bir asık suratla onun defterini aldı, gözleri Talia’nın yazdıklarında gezindi; kimsenin görmediği bir yumuşaklıkla. Ellerinin sırtı birbirine değdi, parmak uçları kısa bir an için oyalanıp kaldı. Talia dudağını ısırdı, gerginliği ortadaydı. “Sence saçma mı?” diye fısıldadı, hemen geri çekilmeye hazır. Riev başını salladı, sesi dürüst ve çıplaktı: “Hayır. Cesurca.” Aralarında bir şey kıvılcımlandı—paylaşılan teselliden ve söylenmemişlerden doğan bir sıcaklık.
Talia güldü, saçını boynundan geriye attı. Aralarındaki laf atışması, ince espriler ve alaycılıkla yeni, gizli renkler boyadı havayı. Riev’in bakışları Talia’nın köprücük kemiğindeki bene takıldı, ona doğru eğilişine, sanki düşecekmiş gibi yaklaşmasına, kendi elinin de tekrar onun eline tehlikeli bir şekilde yaklaşmasına, parmak kemiklerinin hafifçe değmesine.
O anda ayak sesleri duyuldu—Elcor’un ağır adımları, beklenenden erken dönüyordu. Talia birden doğruldu, yanakları pembeleşti, Riev de hızla geri çekildi, aralarına aceleyle duvarlar örüldü. O narin yakınlık bir anda dağıldı, yerini garip bir sessizlik aldı. Elcor kapıda durdu, havadaki gerginliği okudu, gözleri kısıldı, şüpheyle doldu.
Riev, o yamuk, acı bir sırıtışla Elcor’un bakışını karşıladı ama gözleri—karanlık, büyümüş—altında kopan fırtınayı saklayamıyordu. Talia, parmağındaki yüzüğü çevirdi, iki adam arasında sıkışmıştı; gerçeği dile getirmek, fazlasıyla tehlikeliydi.
Oda birden daha da daraldı, hava ağırlaştı, her bakış bir meydan okuma ya da tehdit gibi hissettirdi. Kimse konuşmadı. Dışarıda kar daha da hızlandı, kolay bir kaçışın yolunu kapattı.
Pencerenin yansımasında, Riev Elcor’un elinin Talia ayağa kalkarken onun beline koruyucu bir şekilde uzandığını gördü; sanki sahiplenir gibi. Ve o an, Riev’in içinde bir şeyin tehlikeli bir şekilde kırılmaya yaklaştığını hissetti.
Devam edecek...