Logo
TR
Loading...

Bölüm 1

Sıcaklık Siahra’nın tenine yapışmıştı; eski Jeep’ten inerken şakaklarında ter damlacıkları birikiyor, gözleri endişeli bir umutla parlıyordu. Uzun, koyu saçları gevşek örgüsünden kurtulmuş, güneşte vahşi ve asi dalgalar halinde parlıyordu. Karşısında yükselen kulübe—yeşil gölgeler ve fısıltılı vaatlerle dolu—her adımda eski hayatı, derisinin altından biraz daha uzaklaşıyordu.

Alçak, kararlı bir ses adını çağırdı. Roen, lobinin açık kemerinde duruyordu—geniş omuzlu, koyu takım elbisesinin kolları sıvanmış, güçlü çenesini gölgeleyen hafif bir sakal. Bakışı, gümüş gibi keskin ve sarsılmaz, Siahra’nın kalbini yerinden oynattı. Ona doğru yaklaşırken, varlığı havayı elektrikle dolduruyordu. O an, Siahra’nın tek istediği şey onu memnun etmekti.

“Wildheart Lodge’a hoş geldin,” dedi Roen, sesi kadife gibi yumuşak ama çelik kadar sertti. Siahra elini uzatıp tokalaşmaya çalıştı—utangaç, samimi bir hareketti. Roen elini almadı. Bunun yerine, avucunu Siahra’nın beline, pamuklu bluzunun üzerinden yakıcı bir sıcaklıkla koydu ve onu içeri yönlendirdi. Vücutları hafifçe birbirine değdi—Siahra’nın nefesi kesildi, gözleri Roen’inkilere kaydı. Roen hafifçe sırıttı, dudakları kıvrıldı; Siahra’nın şaşkınlığından keyif alıyordu.

İçeride, personel etraflarında telaşla dolaşıyordu—hızlı bakışlar, fısıltılı meraklar. Siahra’nın yanakları alev alev yandı. Sinirli parmaklarıyla kanvas eteğini düzeltti, Roen’in dikkatli bakışları altında kendini toparlamaya çalıştı. Roen onu “yeni stajyerimiz” diye tanıttı; sesi pürüzsüz ama içinde bir meydan okuma vardı, sanki Siahra’ya ya yüksel ya da kırıl diyordu.

Onu gölgeli koridorlardan geçirip, çarşaflarla dolup taşan bir depoda durdu. Bir adım fazla yaklaştı, eli Siahra’nın kalçasının hemen üzerinde havada asılı kaldı, görevleri anlatırken sesi alçaldı, kelimeleri sarmaşık gibi Siahra’nın etrafını sardı. Siahra, bu ilgi ve riskin içinde yıkanıyordu; nabzı boğazında atıyordu. Bir an için göz göze geldiler, Roen’in ifadesi okunmazdı, sanki Siahra’nın henüz anlatmadığı tüm sırları tartıyordu.

Birden, bir kahkaha büyüyü bozdu. Zatira içeri daldı, yanakları pembe, kolları yemyeşil dallarla dolu. Laboratuvar önlüğü toprak lekeleriyle kaplıydı, atkuyruğu dağılmıştı. “Merhaba! Affedersin, ben—ben Zatira,” dedi, gevşek bir tahtaya takılıp sendeledi ve Siahra’ya yukarıdan gülümseyerek sıcacık bir enerji yaydı. Zatira’nın samimiyeti Siahra’yı rahatlattı. Onun bakışında, beklemediği bir yumuşaklık ve anında, gerçek bir hoşgeldin gördü.

Birlikte mutfağa geçtiler, Zatira bitkisel ilaçlardan ve ormanda yaptığı keşiflerden heyecanla bahsediyordu. Siahra gevşedi, elleri rahatladı, aralarındaki kahkahalar havada döndü. Zatira’nın sakarlığı sevimliydi ama konuşmasında acil bir ton vardı; sanki iyi şeyler yaparak içindeki bir karanlığı silmeye çalışıyordu. Siahra, geldiğinden beri ilk kez kendini daha az yalnız hissetti.

Akşam, ağır ve nemli bir alaca karanlığa aktı. Siahra kendini kulübenin kenarına çekerken buldu; sessizliğin uğultusu vardı. Yukarıda, balkonda Roen’i gördü—gömleğinin yakası açık, gökyüzünü ve, fark etti ki, onu izliyordu. Roen’in gözleri onu takip etti; Siahra’nın göğsü, arzu ve belirsizlikle sıkıştı.

Daha sonra, sade kulübesinin mahremiyetinde, Siahra titredi; Roen’in elinin dokunuşunu, bakışındaki açlığı, Zatira’nın dostluğunun bir can simidi gibi gelişini hatırladı. Çantasını açarken parmakları yıpranmış bir fotoğrafa dokundu—atmaya niyetlendiği ama bir türlü vazgeçemediği.

Küçük masanın üstünde katlanmış bir kağıt buldu. Titreyen elleriyle açtı. Hızlı, neredeyse panik içinde yazılmış tek bir satır vardı: “Ona güvenme. Kendine de güvenme.”

Nefesi kesildi, nabzı panik ve umut arasında sendeledi, korku göğsünde sıkıca kıvrıldı.

Devam edecek...

Vahşi Kalbin Bağları

13%
Vahşi Kalp Pansiyonu: Ücretsiz Duygusal Aşk & Dram Oku