Logo
TR
Loading...

Bölüm 3

Zevan, günün toplantılarının gerilimiyle hâlâ nefes nefese, soyunma odasında parlak mermer tezgâha yaslanmış. Kravatı gevşek, dağınık koyu saçları alnına asi bir şekilde dökülmüş; gözleri puslu, huzursuz. Aynadaki yansımasına bakıyor: sahte cesareti yavaşça siliniyor, yerini daha ham ve ağır bir şey alıyor. Kapı gıcırdayarak açılıyor. Rysa içeri giriyor; kırmızı bir bluz giymiş, yarısı dışarıda, yakası açık, yanakları kavga ateşiyle kızarmış, şişe yeşili gözleri aç bir kararlılıkla parlıyor. Kimse konuşmuyor, ama sessizlik titreşiyor.

Rysa ona doğru yürüyor; topuklarının tıkırtısı bir anda kesiliyor, çoraplı ayakları neredeyse sessiz. Zevan, sinirlerini yutmaya çalışıyor ama manşet düğmeleriyle uğraşırken elleri titriyor. Alaycı bir şey söylemek istiyor, aralarındaki mesafeyi koruyan o eski atışmaları canlandırmak; ama ağzından çıkan tek şey, “Burada olmaman gerek,” oluyor.

Rysa’nın dudakları alaycı bir gülümsemeyle kıvrılıyor, sonra yumuşuyor; aralarındaki mesafeyi kapatıyor. O kadar yakın ki, Zevan onun bakışındaki temkini, arzuyla çarpışan o fırtınayı görebiliyor. “Senin de,” diye fısıldıyor Rysa ve parmakları Zevan’ın çenesini buluyor, başparmağı sabah sakalında geziniyor. Zevan’ın soluğu kesiliyor. Bir an ikisi de kıpırdamıyor—sonra Zevan birden duşun içine çekiliyor, Rysa peşinden geliyor, elleri düğmelere ve kemere uzanıyor. Dokunuşu sert, neredeyse meydan okurcasına; sanki Zevan’ın geri çekilmesini bekliyor.

Zevan’ın çıplak sırtı soğuk fayansa yaslanırken gömleğinin sonu da yere düşüyor. Üstte su tıslıyor, buhar kenarları bulanıklaştırıyor; Rysa yanına gelip suyun altına giriyor. Bluzu üzerine yapışmış, yarı şeffaf; huzursuz parmaklarla çıkarıyor, sonra teni tenine, Zevan’a yaslanıyor. Zevan onun çenesini kaldırıyor, bakışları Rysa’nın şişmiş alt dudağında, ıslak kirpiklerinde, köprücük kemiğinde yeni beliren mor öpücük izinde dolaşıyor.

“Sana muhtaç olmak istemiyorum,” diyor Zevan, itirafı yanık ve acı. Rysa gözlerini kapatıyor, çenesi neredeyse yas tutar gibi titriyor. Yine de Zevan’ın elleri onun kalçalarında, daha da yakına çekiyor, çaresizce. Dudakları birbirine çarpıyor—sıcak, derin, savunmasız. Rysa’nın tırnakları Zevan’ın sırtında izler bırakıyor, Zevan boğuk bir iniltiyle Rysa’nın boynuna gömülüyor; her hareketleri özlemle kırılgan.

Zevan dizlerinin üstüne çöktüğünde, Rysa iki elini onun saçlarına geçiriyor, ayakta kalmaya çalışıyor, Zevan’ın adını fısıldıyor—ham, yalvaran, neredeyse öfkeli. Bu ateşli, karışık kucakta başka hiçbir şey yok. Dış dünya eriyor. Sadece ihtiyaç kalıyor: Rysa’nın keskin soluğu, Zevan’ın titreyen elleri, ıslak tenin üzerinde mırıldanan özürler ve meydan okur gibi bir öpücük.

Sonra, sadece havlulara ve yorgunluğa sarılmış halde, Rysa dizlerini göğsüne çekmiş, yere bakıyor. Zevan’ın kolu havada, onu yanına çekmek istiyor ama suçluluk elini havada bırakıyor. “Bunu böyle sürdüremeyiz,” diyor Rysa sessizce, sesi kırılmanın eşiğinde. Zevan da mırıldanarak katılıyor, ama ikisi de kıpırdamıyor. Rysa, Zevan’ın bileğinden süzülen su damlalarına bakıyor ve başını sallıyor; sanki onu istemekten kendine kızıyor.

Başka bir yerde, gölgeli koridorda, Caelix onların duşta kayboluşunu izliyor—çenesi öyle sıkılmış ki şakakları zonkluyor. Her zamanki gibi şık: lacivert ceketi kusursuz, saçı tek bir tel bile bozulmamış, ama elleri cebinde yumruk olmuş. Miris yanından geçerken sahte masum bir İK şakası atıyor, Caelix ise zoraki bir gülümsemeyle karşılık veriyor; gözleri ise soyunma odasının kapısına kilitli. Kıskançlık, eski bir yara gibi, içini burkuyor.

Biraz sonra, dinlenme odasında, Rysa Theron’u bir masada büzülmüş buluyor; omuzları koruyucu bir şekilde öne eğilmiş, bol kapüşonlusunun ucuyla oynuyor. Theron başını kaldırıyor, gözlüklerinin ardından kocaman, çekingen gözlerle bakıyor; sanki azarlanmayı bekliyor. Rysa yanına oturup dizine hafifçe dokunuyor. “Zor bir gün müydü?” diye soruyor. Theron başını sallıyor, sesi neredeyse duyulmaz: “Bazen keşke görünmez olsam diyorum.” Rysa hafifçe gülümsüyor, alnındaki bir bukleyi geriye itiyor. “Bazen bu bir süper güçtür. Ama yardıma ihtiyacın olduğunda değil.” Theron, Rysa’nın şefkatine neredeyse irkiliyor, ama minnettarlığı gözlerinden okunuyor. Bir anlığına, dünya sessizleşiyor.

Başka bir yerde, köşe ofisinin steril ışığında, Caelix ceketine bir flaş bellek takıyor ve isimsiz gönderilmiş bir videoyu açıyor. Ekranda Zevan’ın sesi—kısık, itiraf eder gibi: “Bunu biri bilse mahvolurum. Yapamam—ortaya çıkmasına izin veremem.” Caelix’in siyah ekrandaki yansıması zafer dolu, ama gözleri ihanetle yanıyor.

Dizüstü bilgisayarını bir çırpıda kapatıyor, tam o sırada bir mesaj geliyor, imzasız: Kanıt teslim edildi. Hazır olduğunda başla. Caelix’in gülümsemesi—kırık cam gibi keskin.

Devam edecek...

Gece Yarısı ile Bağlı

38%
Gece Yarısı ile Bağlı: Duygusal Aşk Hikayesi Oku