Logo
TR
Loading...

Bölüm 1

Gecenin ilk ağır saatleri, Chariot City’nin garını huzursuz bir neonla sarıyor. Varik, güzergâh masasının başında, karanlık gözleri kısılmış, çenesi kasılmış halde, Solenne’i kirli camın ardından izliyor. Solenne, bilet gişesinin arkasında oturuyor; saçları simsiyah, bir omzunun üzerinden dökülmüş, dudakları dişlerinin arasında, bir haritanın arkasına döne döne bir şeyler yazıyor. Bileğinin sert hareketi, kaşındaki çizgi, döner sandalyede dizlerini göğsüne çekişi—hepsi, Varik’in göğsünde kat kat flanelin ve inatçılığın altına gömdüğü sızıyı yeniden uyandırıyor.

Telefon iki kez çalıyor, Varik ancak o zaman açıyor, aklı başka yerde. Parmakları—yara izli boğumlar, tırnakları kemirilmiş—masaya vuruyor, bir kez daha Solenne’e bakmadan edemiyor. Solenne, amirinin söylediği bir şeye gülüyor ama o ses gözlerine hiç ulaşmıyor. Bana bakardı eskiden, diye geçiriyor içinden Varik, anıyı yutkunarak bastırıyor, Solenne’in adının tadı hâlâ dilinde.

Dakikalar saatlere sızıyor. Garın bitmek bilmeyen ritmi—damgalar, yankılar, çarpan kapılar—Varik’in kafasında bir fırtınaya dönüşüyor. Sonunda hareket ediyor; kaba botları linolyumda kayıyor. Elleri cebinde, yumruk olmuş, kasılmış. Personel dolaplarına yöneliyor. Sert floresan ışığı metal kapaklardan, Solenne’in üstünden sekip yayılıyor; Solenne de öteki kapıdan yeni girmiş, montunu göğsüne sarmış.

Göz göze gelince Solenne donup kalıyor. Kot pantolonu dizlerinden yırtık, tişörtü defalarca yıkanmaktan solmuş. Boğaz çukurunda hafif, yeni bir morluk var. Bakışı Varik’in yüzünden yere kayıyor, yutkunuyor.

“Burada olmanı beklemiyordum,” diyor, sesi alçak, neredeyse temkinli. Boynundaki kolyeyle oynuyor—geçen kış Varik’in verdiği, ipi yıpranmış, kaba kesimli bir yeşim taşı. Göz göze gelmemekte ısrarcı.

Varik’in bedeni kasılıyor, nefesi yüzeysel. “Benim vardiyam, Sol.” Sıradanmış gibi söylemeye çalışıyor ama aralarındaki gerilim, bıçak gibi keskin. Bir an, ikisi de kıpırdamıyor. Solenne’in dolabını kapatırken elinin titrediğini, parmaklarının hafifçe sarsıldığını fark ediyor.

Sessizlik ağırlaşıyor. Varik bir adım yaklaşıyor, duruşu gevşek ama bakışları kararlı, mavi ve huzursuz. Solenne yağmur ve sigara kokuyor; tanıdık, fazla yakın. Bu küçük, uğultulu odada zaman sıkışıyor. Kirpikleri titriyor. Varik elinde bir bilet fişi uzatırken elleri birbirine değiyor—sıcak bir kıvılcım, ürperti. Solenne elini hızla çekiyor ama nefesi değişiyor, nabzı boğazında atıyor.

Aralarında bir anı çatlıyor: karışık çarşaflar, çıplak tenin üstünde ay ışığı, kahkahaların soluğa karıştığı anlar. Solenne yukarı bakıyor, yüzü kızarmış, gözlerinde acı parlıyor.

Varik yerinde kıpırdanıyor, sesi yaralı. “Rozetini bende unutmuşsun,” diyor, kelimelerinin altına anlam gizleyerek. Solenne hatırlatmaya irkiliyor. Ağzı açılıp kapanıyor. Ellerini montunda düğümlüyor, sesi ipek gibi ince: “O kadar kolay değil.”

Varik kısa, keskin bir kahkaha atıyor, çaresizliğini saklamaya çalışıyor. “Seninle hiçbir zaman kolay olmadı ki.”

Birden kapı hızla açılıyor. Breslan içeri dalıyor, kendinden emin, sinsi bir gülümsemeyle. Saçları geriye toplanmış, garın verdiği ceketi geniş omuzlarına atmış. Varik’in bakışını, Solenne’in kızarmış yanaklarını bir bakışta süzüyor.

“Ne hoş bir ortam burası,” diyor Breslan, gözleri muzır bir parıltıyla. “Size bir dakika lazım mı? Ben hemen—” Göz kırpıyor, ağzı hafifçe kıvrılıyor, Varik’in yanından geçerken omzuyla hafifçe itiyor, ardından traş losyonunun kokusu kalıyor. “Dikkat et de bir kalp daha kırma, Miras.”

Solenne başını öne eğiyor, utançtan kıpkırmızı. Varik’in çenesi kasılıyor, öfkesi yanaklarına vuruyor ama Breslan’ın Solenne’e takılması, Solenne’in alışkanlıktan verdiği o kolay kahkaha, Varik’in bakışında hayalet bir özleme dönüşüyor.

Breslan Varik’in sırtına—fazla sert, bilerek—vuruyor: “Bu kadar belli etme be adam. Isırmaz ki.”

Varik’in bakışı boşalıyor. “Sen onu benim kadar tanımıyorsun,” diye mırıldanıyor. Breslan sadece gülüyor, kendi dolabına yönelip ezgisiz bir ıslık çalıyor.

Solenne topuklarını döndürüyor. “Çalışmam lazım.” Sesi kırılgan, söylenmeyen her şeyin ağırlığını taşıyor. Odadan çıkıp gidiyor, omuzları gergin, Varik’i acı ve çıplak bırakıyor, anılarda boğulurken.

Varik tam Breslan’a içinden küfredecekken, dolabının aralığında bir şey fark ediyor. Katlanmış bir kağıt parçası—eski, defalarca dokunulmuş, yumuşamış. Varik’in elleri titreyerek açıyor, düzensiz dizeleri okuyor. Önce Solenne’in sandığı bir şiir—ama el yazısı kendisinin. Bir yıl önce bırakmıştı, her kelimesinde aşk ve pişmanlık.

Ama en altta bir satır farklı—hiç yazmadığı bir mesaj: Seni görüyorum. Her şeyi biliyorum.

Kalbi küt küt atarken Varik başını kaldırıyor, damarlarında korku ve ihtiyaç bir arada. Birisi sırlarını biliyor. Geçmiş sadece canlı değil—onu avlıyor.

Devam edecek...

Terminal Kalpler

13%
Terminal Kalpler: Duygusal Aşk Romanını Ücretsiz Oku