Logo
TR
Loading...

Bölüm 2

Elladyn’in The Meridian Tribune’daki ilk resmi sabahı, ya acemi olanların ya da gerçekten şanssızların başına gelebilecek türden bir rezaletle başlıyor. Yerdeki başıboş bir elektrik kablosuna takılıp sendeleyince, elindeki dolu kahve kupasını Rivan Beldar’ın gömleğine boca ediyor. Haber merkezi bir anda sessizliğe gömülüyor, ardından gergin bir kahkaha dalgası statik gibi yayılıyor. Rivan ona bakıyor; gözlerinde muzırlıkla karışık, daha karanlık bir şey parlıyor ve kuru bir ifadeyle, “Ekstra krema istemiştim, vaftiz töreni değil,” diyor.

Elladyn’in yanakları utançtan alev alev; kekeliyor, özür dilemeye çalışıyor. Rivan eğilip, boğuk sesi kulağının hemen yanında fısıldıyor: “Rahat ol, acemi. Gömleğimde bundan beter şeyler de oldu.” Ella istemsizce kıkırdıyor; an bir anda dağılmış olsa da, Rivan’ın bakışı—nezaketin izin verdiğinden bir an daha uzun—üzerinde asılı kalıyor, sonra üstünü değiştirmek için ağır adımlarla uzaklaşıyor. Giderken, omuzlarının eğimini, yorgunluğun altına saklanmış o oyunbaz kibri fark ediyor.

Biraz sonra, haber masasının kalabalığında, ilk haber önerisini yeni araştırmacı editör Hadris Keil’e sunuyor. Hadris tam bir taş duvar; yüzünde en ufak bir mimik yok, parmakları birbirine kenetlenmiş, dinliyor. “Bu, klişe bir insan hikayesi tekrarı,” diyor, sesi neştersi bir keskinlikte. “Burada çalışmak istiyorsan, Mazaire, bana dişli bir şey getir.” Onun reddi hızlı, neredeyse mekanik; Elladyn’in kızarmış yanaklarını ya da kalbinde donan o soğuğu umursamıyor bile. Yine de, bakışında bir anlık bir kıvılcım yakalıyor Ella—belki bir hesap, belki de zırhın ardına gizlenmiş bir çekim.

Öğle arasında telefonuna bir düzine mesaj düşüyor: eski sevgilisi, tehditkâr, sahiplenici, yakasını bırakmıyor. Hepsini hızla siliyor, gülümsemesinin ardında kaygı gölgeleniyor, düzenlemeleri yazarken parmakları titriyor. Rivan fark ediyor; sanki içindeki her huzursuzluğu hissedebiliyormuş gibi onu izliyor. Sessizce, masasına yanaşıyor. “Bu akşam seni eve bırakayım mı?” diyor, yumuşak bir sesle. Ella güçlü, dokunulmaz olmak istiyor ama göğsünde bir minnettarlık sıcaklığı hissediyor. “Bir daha kahve dökmeyeceğine söz verirsen,” diye takılıyor. Rivan gülümsüyor.

Şehrin neon ışıkları altında yürüyorlar. Rivan onu güldürüyor, omuzları birbirine değiyor, laf atışmaları akıp gidiyor. Bir yaya geçidinde, hava değişiyor: Eli, Ella’nın belinin hemen üzerinde, koruyucu bir dokunuşla yönlendiriyor onu. “Bir şey olursa bana anlatabilirsin, biliyorsun değil mi?” diyor, sesi pürüzlü ve savunmasız. Ella tereddüt ediyor; bir yanı o karmaşık gerçeği anlatmak istiyor, bir yanı ise sırrına sıkı sıkıya tutunuyor. Rivan’ın gözleri dudaklarına kayıyor, sonra tekrar gözlerine; Ella’nın ağzı kuruyor.

Daha sonra, mesai sonrası fotokopi odasında, havada kağıt ve toner kokusu ağır, her şey oluyor. O flörtleşmeler, o yüklü bakışlar—bir anda alev alıyor. Elladyn, sırtı dolaba yaslanmış, fısıldanan bir şakaya kıkırdıyor ama Rivan’ın bakışı karardığında, ciddileştiğinde, kahkaha sönüyor. Rivan bir adım yaklaşıyor, eli Ella’nın beline kayıyor, avucunun değdiği yerde sıcaklık yayılıyor. Ella ona daha da yaklaşıyor. Dudakları buluşuyor, önce yumuşak—bir soru, bir cevap. Rivan öpücüğü derinleştiriyor, aceleyle, elleri Ella’nın sırtında gezinirken Ella ona doğru yaylanıyor, ağzı ona açılıyor. Rivan’ın dudakları çenesinden boynuna kayarken Ella’nın soluğu kesiliyor. Rivan onu nazikçe soğuk metal dolaba yaslıyor, bedenleri birbirine kenetleniyor, uyluğu Ella’nın bacaklarının arasına girip aralarındaki gerilimi körüklüyor. Etrafta yazıcı uğuldayıp kağıt basıyor—onların karışık iç çekişlerine, yavaş ve çaresiz hareketlerine fon oluyor.

Rivan’ın parmakları Ella’nın saçlarına dolanıyor, başını geriye çekiyor ki dudakları kulağının altındaki hassas noktayı bulsun. Ella’nın elleri Rivan’ın gömleğinin altına kayıyor, sert karın kaslarını takip ediyor, Rivan dokunuşunda titriyor. Düşünmeye vakit yok, sadece his var: Rivan’ın dili, sıcak ve arayışta; Ella’nın tırnakları sırtında iz bırakıyor; iki insanın her şeyi unutup sadece birbirine teslim olduğu o tatlı, pervasız an. Rivan adını fısıldıyor—bir rica, bir söz—sonra tekrar dudaklarına kapanıyor, bu kez daha sert, kalçalarıyla onu dolaba bastırıyor.

Ella’nın nefesi arzuya yenik düşüp titremeye başladığı anda, büyü bozuluyor. Kapı birden çalınıyor: Hadris’in tekdüze sesi, “Mazaire, Beldar—toplantı yeri değişti.” İkisi de bir anda ayrılıyor, suçlu, kızarmış, nefes nefese. Rivan’ın başparmağı Ella’nın yanağında, nazikçe dolaşıyor, sonra hızla çıkıp gidiyor.

Ella yalnız kalıyor, kalbi göğsünde çarpıyor, kendini toparlamaya çalışıyor. Telefonunu kontrol ediyor; yeni bir mesaj gelmiş. Bir haber ihbarı—anonim. Konu satırında: POLİS YOLSUZLUĞU, altında ise bir isim listesi.

Rivan’ın adı da orada.

Devam edecek...

Manşetteki Gölgeler

25%