Logo
TR
Loading...

Bölüm 1

Elladyn Mazaire, yıpranmış bir bez çantaya ve pamuk ipliğine bağlı özgüvenine tutunarak The Meridian Tribune’un kapısından içeri süzülüyor. Üstte floresan lambalar vızıldıyor; ışıklar fazla parlak, ortam fazla yoğun. Daha on adım bile atamadan, elindeki kahve bardağı bükülüyor ve sıcak kahve, bir yabancının bembeyaz gömleğine sıçrıyor.

“Ah tanrım, ben gerçekten—” diye patlıyor, yanakları alev alev, peçetelere uzanırken.

Yabancı—uzun boylu, koyu saçlı, mavi gözlerinde yarım bir sırıtış—yanığı umursamıyor, bakışları lekeye değil, ona takılı kalıyor. “Vay canına, normal bir pazartesi geçirme şansım da gitti. Sen yeni gelen olmalısın. Kaosa hoş geldin.” Sesi tembel bir eğlenceyle karışık, kenarlarında dumanlı, yumuşak bir tını var.

Rivan Beldar. İsmi hemen tanıyor, istemese de. Kıdemli suç muhabiri. Haber merkezinin efsanesi. Sinirleri için bile olsa, kesinlikle tehlikeli.

Utanç neredeyse onu yutacakken, Rivan eğilip alçak sesle konuşuyor: “Beraber sayalım, ama bana çantanda ne olduğunu söylersen. Sanki haber merkezine değil de savaş alanına gelmiş gibisin.”

Elladyn gülüyor—çatlak bir ses, ama gerçek. “Belki de öyledir.”

Rivan gülümsüyor. An, bir piyano teli gibi geriliyor; sonra odanın öbür ucunda, taze kanı hemen sezen asabi bir düzeltmen, protokol bahanesiyle onu köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Rivan araya giriyor, koruyucu haliyle, mizahla yumuşattığı bir tonla. Dedikodu ve son teslim tarihleri uğultusunda, Elladyn’i içine çekiyor, onu av olmaktan çıkarıyor.

Ama bir anlık bakış, Rivan’ın gülümsemesinin dibinde kıvrılmış acıyı yakalıyor. Elladyn’in içinde bir şey yerinden oynuyor: Belki de, gözden ırak kalmış hayaletleri tanımanın verdiği bir his.

Öğleden sonrası, tanışmalar, kaygının tadı ve kendini kanıtlama baskısıyla bulanıklaşıyor. Elladyn, Rivan’ın bakışlarının ona kaydığını—inceleyen, meraklı, neredeyse şefkatli—fark etmemiş gibi yapmaya fazla zaman harcıyor. Her kopya uzatışında ellerinin hafifçe değmesi, içinde tehlikeli ve sıcak bir şey uyandırıyor.

Nadir bir sakinlikte, telefonunu kontrol ediyor. Basit ama ürpertici bir mesaj: Burada güvende olduğunu mu sanıyorsun, Ella? Parmakları uyuşuyor. Mesajı siliyor, korkusunu derinlere gömüp kendini tekrar gürültünün içine atıyor.

Saatler sonra, haber merkezi boşalıyor. Rivan hâlâ orada, başı notlara eğilmiş, klavyedeki parmaklarının sesi yalnız bir metronom gibi. Elladyn’in onu izlediğinden habersiz; onun çenesinin açısını, omuzlarının ağır düşüşünü hafızasına kazıdığını bilmiyor.

Fark edilmeden çıkmak istiyor ama yazıcı sıkışıyor, hafif bir küfür ağzından kaçıyor.

Rivan gülüyor, arkasına süzülüyor; bedeni rahatsız edici derecede yakın—eski kotundan yayılan sıcaklık, sesi kısık: “Bak, tam şuradan vuracaksın.” Eli onun elinin üstüne kapanıyor, ikisi de bir anda o yakınlığın nabzında donup kalıyor. Kağıt, mürekkep ve daha karanlık bir şeyin kokusu havada.

“Yazıcı tamiri de iş tanımına mı giriyor?” diye takılıyor Elladyn, nabzı hızlanmış, nefesi yakınlığın etkisiyle kesik kesik.

Bu kez Rivan gözlerini ondan ayırmıyor. “Soranına bağlı.”

Sessizlik büyüyor; hem lezzetli, hem korkutucu. Sonunda Elladyn geri çekiliyor, yanakları alev alev, asansöre yetişmekten bahsederek mırıldanıyor. Ama kapılar kapanmadan Rivan yanında bitiyor; ikisi de o metal kutuda yalnız, şehrin altın ışığı ve dokunulabilir bir arzu arasında sıkışmış.

Elladyn öne dönük, kalbi göğsünde çarpıyor. Rivan biraz daha yaklaşıyor. Hava yoğunlaşıyor, elektrikleniyor. Sinirleri geriliyor—her şey hızlanıyor, yükseliyor—ve birden dönüp göz göze geliyorlar, Elladyn yerini koruyor. “Yeni gelenlere hep bu kadar pervasız mı davranırsın?” Cesareti kırılgan ama gerçek.

Rivan alçak bir kahkaha atıyor; ardından gelen sessizlikte sadece arzu var. Elini kaldırıp çenesinin çizgisini takip ediyor—nazik, ama içinde bastırılmış bir acı var. Nefesleri, aralarındaki bir karışlık mesafede birbirine karışıyor. Asansör katlar arasında sarsılarak durduğunda, Rivan hareket ediyor; dudakları, Elladyn’inkini aç bir çaresizlikle yakalıyor.

Elladyn karşılık veriyor, çaresizce; parmakları Rivan’ın gömleğine gömülüyor, bedenleri bir iç çekişle çarpışıyor—önce yumuşak, sonra aç, sonra vahşi. Rivan yüzünü avuçluyor, öpücüğü derinleştiriyor, yıllardır taşıdığı maskeyi indiriyor sanki. Elladyn’in elleri, titreyerek yakasını aralıyor; bu karmaşada dürüst bir şey arıyor.

Kapılar nihayet açıldığında, ayrılıyorlar; dudakları şiş, nefesleri düzensiz. Elladyn titrek bir kahkahayla saçlarını düzeltiyor. “Sanırım bu, unutulmaz bir ilk gün oldu.”

Rivan ona bakıyor; hem yaralı, hem büyülenmiş, arzusu her hareketinde açıkça okunuyor.

Biraz sonra, Elladyn koridorda kaybolurken, Rivan boş asansörde kalıyor; eli titreyerek tekrar telefonunu kontrol ediyor. Bu kez sadece üç kelime, bir yara gibi keskin: Suçluluğun seni mahvedecek.

Başını kaldırıp camdan Elladyn’in siluetini arıyor. O gitmiş. Karşısında kendi yansıması; gözleri boş, sırları yüzeye çıkmış.

Asansör vızıldıyor. Bir yerlerde, iki kalp karanlıkta hızla atıyor.

Devam edecek...

Manşetteki Gölgeler

13%
Manşetteki Gölgeler: Online Okunacak Romantik Dram