Logo
TR
Loading...

Bölüm 1

Orin, yarı açık yükleme kapısından içeri adımını atıyor; botlarının sesi eski betonda yankılanıyor, gitar kutusu umursamazca yanında sallanıyor. Ceketi sivri kalçalarına gevşekçe oturmuş, gömleği yarım ilikli, yakası kayık, kolları dirseklerinin üstüne kadar sıyrılmış. Dock Eleven’ın içindeki hava bir nabız gibi atıyor—dizginlenemez, yasak. Teninin altına sızıyor, elektrik gibi; Orin bir anlığına, tehlikeli güzellikte bir yerde av gibi hissediyor kendini. Gülümsüyor—kalabalıkta her zaman rahattır ama bu gece farklı. Her bakış ağır. Her yabancı, ondan fazlasını bekliyor sanki.

Gözleri Calais Raith’i buluyor, derme çatma barın yanında, duman ve gölgeler arasında çerçevelenmiş; lacivert keten takımı kusursuz, yakaları bıçak gibi keskin, çenesi kararlı. Calais’in duruşunda bir sertlik var—bakışındaki soğukluk Orin’i olduğu yere çiviliyor. Dudakları hafifçe kıvrılıyor, bir bilmece gibi. “Meşhur tamirci,” diyor, sesi alçak ve net. Gözleri Orin’in parmak boğumlarındaki nasırlara, kolunun altından sarkan eski dövmenin solukluğuna kayıyor. Orin omuz silkiyor, o tembel cazibesiyle, ama Calais’in bakışı ölçüp biçen, avcı gibi.

Etrafında dolaşıyor, adımları ölçülü, arkasında koyu reçine ve pahalı bir sabunun izini bırakan hafif bir parfüm kokusu. “Bakalım, dedikleri kadar işe yarar mısın?” Parmakları gitarının klavyesinde geziniyor, yıpranmış tahtada oyalanıyor. Orin onun bileğini yakalıyor—hafif bir dokunuş, teni sıcak, nefesi düzensiz. Aralarındaki gerilimde bir sıcaklık var—Orin’in sırıtışı sönüyor, Calais gözlerini onunkilere kilitliyor, cesur ve gözünü kırpmadan. Onun kendisini tarttığını, cesaretini ölçtüğünü hissediyor ve bir an, titrek bir saniye, ona teslim olmak istiyor. Ama Orin bırakıyor, umursamıyormuş gibi yapıyor, kalbi boğazında utanç verici bir gürültüyle atıyor.

Saatler sonra, depo ter ve müzikle kaynarken, Orin daha sakin bir köşeye kaçıyor—zayıf mavi ışıkla yıkanmış bir yükleme rampası, sadece gözü kara meraklıların dolaştığı bir yer. Burada, Vespera Raith paslı bir direğe yaslanmış, kamerası havada, üst üste siyah katlar, dağınık bukleleri mürekkep lekeli bir fularla geriye toplanmış. Gözleri—Calais’inkinden daha koyu, daha değişken—yavaşça Orin’in üzerinde geziniyor, fazlasıyla çok şey görüyor. Orin kendini çıplak, odak altında hissediyor. Vespera asla izin istemez; tam Orin nefesini verirken, gözleri yere kaymış, gardı düşmüşken deklanşöre basıyor.

“Hiç izlenmekten yorulmuyor musun?” diye takılıyor, dudakları aralanmış, çenesinde kırmızı boya lekesi. Orin gülüyor ama sesi gergin. Vespera’nın duruşu rahat, gevşek, ama elleri kamerada hafifçe titriyor. Yaklaştığında, neredeyse dizleri birbirine değecek. Üzerinden terebentin ve yağmur kokusu geliyor.

Orin onu inceliyor—parmak boğumlarında mürekkep, kaşında gümüş halka, dudakları öyle ifadeli ki her kıskançlık, her özlem anında yüzüne yansıyor. Vespera başparmağıyla Orin’in bileğini okşarken yüzüklerini inceliyor. Orin, tek bir dikkatsiz hareketin her şeyi değiştirebileceğinin farkında, sessizliğe hapsolmuş gibi hissediyor. Kendini, onun dudaklarının kendi dudaklarına değmesini, nefesini, nabzının atışını hayal ederken buluyor. Vespera’nın bakışı Orin’in dudaklarında oyalanıyor; çene kasları geriliyor, söylenmemiş bir meydan okuma var.

İlk önce Orin bozuyor anı, gözlerini kırpıştırıyor. “İstediğini hep alır mısın?” diye mırıldanıyor. Vespera’nın gülümsemesi boş, hayalet gibi—ve intikam dolu. Öne eğiliyor, kamera aralarına düşüyor, yüzleri neredeyse birbirine değecek kadar yakın. Gerilim dayanılmaz. Bir eli Orin’in omzuna kayıyor, kasına pençe gibi gömülüyor. Orin’in ağzı aralanıyor—istekli, çaresiz—ama arkadan ayak sesleri ve kahkahalar patlıyor. İkisi de irkilip uzaklaşıyor, maskeleri tekrar takıyorlar.

Saatler sonra, kalabalık seyrelip gece yarısının tedirgin büyüsü çözülürken, Orin kendini bir malzeme dolabında, sıkışmış bir amfi kablosuyla boğuşurken buluyor. Fotoğrafı beklemiyor—amfinin düğmeleri arasına sinsice sıkıştırılmış. Kendisi, flu ve savunmasız, gözleri temkinli, yakası dağılmış—Vespera’nın objektifinden, arkasında onun sivri el yazısıyla: “Asıl para birimi güven.” Orin’in boğazı utanç, hayranlık ve ilkel bir korkuyla düğümleniyor.

Fotoğrafı cebine atıyor. Yakınlarda, Calais’in kahkahası çınlıyor—keskin, bela vaat eden bir ses. Orin’in elleri titriyor; anlıyor ki artık kancayı yedi, Dock Eleven onu ele geçirdi ve içerideki herkes hem kilit hem anahtar. Fotoğrafı göğsüne bastırıyor, gözlerini kapatıyor; yaklaşan ayak sesleriyle, henüz yüzleşmeye hazır olmadığı sırlar geliyor.

Devam edecek...

Dock Eleven'de Açlık

13%
Dock Eleven'de Açlık: Ücretsiz Romantik Dram Oku