Logo
TR
Loading...

Bölüm 2

Ellory, SkyEdge’in cam duvarının önünde duruyor, tabletini kalkan gibi sıkıca tutuyor. Parlak kahverengi saçları, sabah yaşanan felaketin utancını saklamaya çalışır gibi, büyükçe gözlüklerinin üzerine düşüyor. Üzerinde bol kesim lacivert pantolon ve ütülü beyaz bir gömlek var; kollarını, bileklerinden sızan izleri gizlemek istercesine gergin gergin aşağı çekmiş. Yanında, mermer bir sütuna yaslanmış Silar var; tam oturan kömür grisi takım elbisesi içinde inanılmaz rahat, üst düğmesi açık, kravatı ise gece mavisi ipekten gevşek bir şerit gibi. Ağzının kenarında hafif bir muziplik var, Ellory’ye bakarken gözleri ateşle ve keskin bir şeyle dolu—merakla karışık bir meydan okuma gibi.

“Burada hayatta kalmanın bir numarası var,” diye sürüklüyor sesi Silar, alçak ve kışkırtıcı, sütundan iterek etrafında dolanıyor. Yakalığını düzeltir gibi uzanıyor, parmakları biraz fazla uzun kalıyor. “Terlediğini göstermemelisin. Yoksa izlemelerini istersin.” Belki de güven vermek istiyor. Ellory yanaklarının kızardığını hissediyor, kalbi hızla çarpıyor onun bakışları altında. Dudaklarını ısırıyor, tableti daha sıkı kavrıyor; sanki gözleri ruhunu soyacak ya da en azından kalan soğukkanlılığını alıp götürecekmiş gibi.

Odanın köşesinde, Joren etrafta dolanıyor; imzası haline gelmiş nazik gülümsemesi ve biraz bol duran gri takım elbisesiyle, sanki kumaşın içine çekiliyormuş gibi. Koyu saçları gözlerine düşüyor, telaşlı bir müşteriyi telefonda dikkatle dinliyor, sakinleştirici sözler fısıldıyor. Ellory’nin sendelediğini görünce kendini affettirip hızlı ve kararlı adımlarla salondan geçiyor. Joren’in eli hafif ama sağlam bir şekilde Ellory’nin dirseğini buluyor. “İyi misin?” diye soruyor, sesi yumuşak ve samimi, endişe alnında çizgiler oluşturuyor. Yargılamadan sadece teselli eden bir gülümseme sunuyor. Ellory başını sallıyor ama gözleri Silar’a kayıyor—o da bu sahneyi izliyor, ama gözleri gülmüyor.

Silar’ın sesi keskinleşiyor: “Her zaman kurtarmaya hazır, değil mi Joren? Belki bir dahaki sefer kendi ayakları üzerinde durmalarına izin verirsin.” Sözleri keskin, ama içinde kıskançlık var; kırılgan ve ham. Joren sertleşiyor, çenesini sıkıyor ama karşılık vermiyor. Bunun yerine dikkatini Ellory’ye çeviriyor, cesaret verici sözler mırıldanıyor, eli gereğinden biraz daha uzun kalıyor—hem acı veren hem de rahatlatan bir dokunuş.

Cam kapılar sessizce açılıyor, Mirelle Astyn içeri süzülüyor; topukları mermerde ölçülü bir güvenle tıklıyor. Kalem etek ve krem ipek bluzuyla, her haliyle güçlü ve kusursuz, koyu saçları sıkı bir topuzda. Gözleri Silar’a takılıyor ve aralarında keskin, özel bir elektrik akımı geçiyor. “İyi geçinin çocuklar,” diyor, kaşlarını kaldırarak iki erkeğe bakıyor, sonra Ellory’ye dönüyor. “Dengenizi bulacaksınız,” diye fısıldıyor Mirelle, ama bakışlarında bir meydan okuma var; sanki onu ateşin içine girmemesi için uyarıyor.

Gece şehri örtüyor, ofis boşalıyor ama Silar cam duvarlı toplantı odasında kalıyor. Şehir onun altında parlıyor. Mirelle içeri giriyor, kapıyı yumuşakça kapatıyor. Silar ayağa kalkıyor, silueti şehir ışıklarıyla çevrili, yüzü gölgede ama aç gözlü. Mirelle parmakları onun yakasına dokunuyor, gözleri kilitleniyor. Bir an içinde dudakları onun dudaklarında. Cam duvar, Silar onu üzerine bastırırken buharlaşıyor; nefesi kulağında bir hıçkırık, parmakları sırtına kazınıyor. Bluzu omzundan kayıyor, cildi şehrin ışığında parlıyor. Silar’ın kontrolü çözülüyor, birlikte hareket ediyorlar; cam soğuk ve sert, sırtına dayanıyor, elleri sadece onun hatırladığı eski yaraları izliyor. Öpüşmeleri bir savaş, çaresiz ve sessiz; her dokunuş hem ceza hem de yalvarış. “Hâlâ görünmekten korkuyor musun?” diye fısıldıyor Mirelle. “Yoksa dünyaya seni parçalanırken izletmek mi istiyorsun?”

Koridorda, Ellory köşeyi dönüyor, dosyaları göğsüne bastırmış. Buharlı camdan içerideki bedenlerin karmaşasını görüyor—Silar’ın Mirelle’yi nasıl tuttuğunu, gözlerindeki ham arzuyu. İçinde sıcak ve ekşi bir kıskançlık dalgası düğümleniyor. Başını eğiyor, kalbi deli gibi atıyor ama başka bir yanı bakmaktan kendini alamıyor—hiç cesaret edemediği bir şeyi arzulayarak.

Sonra Silar çıkıyor, gömleği dışarıda, saçları dağınık, yanakları neredeyse utançla kızarmış. Koridorun karşısında Ellory ile göz göze geliyor, onun izlediğini fark ediyorlar. İkisi de donup kalıyor. Hava sırlarla ve söylenmeyen sorularla dolup taşıyor.

“Gördüğün her şeye inanma,” diyor Silar, sesi pürüzlü, hem meydan okuma hem de özür gibi. Ama Ellory bakmaktan kendini alamıyor. Yansımaları aynalı camda üst üste biniyor—özlem, korku ve söylenmemiş her şeyin kolajı.

O anda, Mirelle Silar’ın arkasında duruyor, bluzunu düzeltiyor ve Ellory’ye keskin, bilge bir gülümsemeyle bakıyor.

Devam edecek...

Camdan Sözler, Kırık Kalpler

25%
Camdan Sözler, Kırık Kalpler: Kaçırılmayacak Aşk Romanı